Tüm dünya gibi pazarlama ve iletişim sektörü de zor zamanlar geçiriyor. Korona virüs salgını hızla yayılırken sektör profesyonelleri değişen koşullara ayak uydurmak ve tüketici ile marka ihtiyaçları arasında köprü olabilmek için elinden geleni yapıyor.

Geçtiğimiz birkaç haftada markaların “Korona virüs iletişimi yapmalı mıyız?” sorusu sorduğu bir dönemden mail kutumuza yağan salgın mesajlarıyla dolu bir döneme geçiş yaptık. Üstelik bunların hepsi geçtiğimiz bir haftada gelişti. Markalar Covid-19’u görmezden gelmek yerine onu nasıl değerlendiririz aşamasına geçti.

Ancak burada tüm iletişimde verilen mesajlarda çok hassas olmak gerekiyor. Tüketiciye ulaşılan her mecrada fırsatçı bir yaklaşım ve işinizdeki durgunluğu yansıtmak son derece tehlikeli. Bunun yerine tüketicinizin tek ihtiyacı olan şey, artan potansiyel riskleri önlemek için marka olarak ne yaptığınız ve bu süreçte ona nasıl destek olacağınızı duymak.

“Duyar kasmayın”

Markanız sürekli değerlerinden bahsediyor ya da bu zor zamanları konuşuyor ve bunlar hakkında hiçbir aksiyon almıyor mu? Yanlış.

Bugünlerde tüketiciye durumdan haberdar olduğunuzu bildirmek yeterli değil çünkü bu pandemiden herkes haberdar. Ek olarak, çalışanlarınızın güvenliği ve sağlığı için her şeyi yaptığınızı duymayı da beklemiyoruz. Normalin bu olduğunu düşünüyoruz. Son olarak kimsenin operasyonlarınızı devam ettirmek için mücadele ettiğinizi duymaya ihtiyacı yok. Zaten her şey mükemmel gitse bir haber değeri olurdu. Markanızın ihtiyacı olan yeni bir Covid-19 temalı iletişim planı.

Genel olarak iletişimde kullanılan mesajlarda problem, markanın erdemlerinden ve durumun vehametinden bahsetmek ve başka hiçbir şey yapmamak. Tüketiciniz için anlamlı bir mesaj içermeyen mailler ya da sosyal medya postları onların vaktini boşa harcıyor.

Örneğin bankanızdan ya da sigorta şirketinizden aldığınız e-mailde dünyada bir sağlık krizi yaşandığını duymak yerine nasıl önlemler aldıklarını, kredi borcunu ödemekte geciken biri için çözümün ne olacağı bilgilendirmesi daha anlamlı. Bu tarz anlamlı ve doğru mesajların yer almadığı bir iletişim markaya bu süreçte zarar dahi verebilir.

“İşler kesat” demeyin

Böyle zamanlar hem küçük hem de büyük ölçekli işletmeler için zordur. Ne kadar süreceği de bilinmiyor maalesef. Evet markanızın ürününü satın almaya devam etsinler istiyorsunuz ancak tüketicinize bu dönemde ne kadar zor durumda olduğunuzu anlatmak affedilmez bir kayıpla sonuçlanabilir. Fırsattan yararlanarak ürün iletişimine devam etmek, işlerinizin iyi gitmediğine işaret eden herhangi bir iletişim yapmak son derece yanlış bir yol.

Birçok e-mail ya da sosyal medya paylaşımında gördüğümüz “mağazalarda, satış noktalarında düzenli temizlik ve dezenfeksiyon çalışmalarımız yapılıyor. Hala açığız.” Mesajı herhangi bir yenilik ve yardımcı olacak bir teklif getirmediği gibi markanızı diğer markalardan ayrıştırmıyor.

Ayrıca hala tüketicileri fiziksel olarak bir lokasyona çağırma vakti çoktan geçti. Tamamen yeni bir yolla aynı hizmeti nasıl verebileceğinizi düşünme vakti. Tüm uzmanların sosyal uzaklaşmayı (social distancing) önerdiği, çoğu ülkenin hali hazırda karantina ilan ettiği, evde kalmanın hayat kurtardığı bu dönemde fiziksel ziyaretler yerine ne yapılabilir, tüketiciye nasıl bir destekte olunabilir diye yeni stratejiler geliştirilmeli.

Bu süreçte markanızın iletişim stratejisini değiştirmek değerlerinizden ödün verdiğiniz, söyleyecek önemli ve yeni bir şeyiniz olmadığı anlamına gelmiyor. Bu kriz sürecinde mesajınızın sadece markanız için değil tüm insanlar için de önemli ve kullanışlı olduğuna emin olun.

Sağlıklı ve güvende kalın!