Sosyal medyanın hayatımızın her alanına yayılması 2013’ün ilk çeyreğinde de baş döndürücü bir hızla gerçekleşti. Kısa zaman önce “chat yapmanın yeni hali” olarak görülen sosyal medya, şimdilerde en kurumsal ve ciddi projelerde bile kendisine alan bulabiliyor. Biz de bu hızlı değişimden geri kalmak istemeyenler için kısa bir rehber hazırlamaya koyulduk.
Bu yıl sosyal medya azgın bir nehir gibi önüne gelen ne varsa içine alıp yoluna devam ediyor. E-Ticaret ve CRM’in evrim geçirdiği 2013’te hemen hemen her alan sosyal medyaya ayak uydurmak zorunda kaldı. Doğal olarak sosyal medya uzmanlığı, içerik pazarlama ve sosyal medya pazarlama gibi meslek dallarına daha çok ihtiyaç duyulurken, reklam ajansları ve markalar sosyal medya takımını genişletme ve hatta ayrı bir departman kurma yoluna gitti.
social-media-2013

1. E-Ticaretten Sosyal Ticarete
2012’de hızla değişen tüketim alışkanlıkları E-Ticaret sitelerinde patlama yaşanmasını sağlamıştı. Şimdi ise bu tip sitelerin, mobil cihazların yaygılaşması ve dijitalle birlikte gelişen yeni nesil tüketici ihtiyacını göz önünde bulundurarak yeni atılımlar yapması muhtemel.
Hal böyle olunca Mart ayı itibariyle ticaretin sosyal ağlarla entegre halde ilerleyeceği bir yıl olmaya devam edecek. Aslında Pinterest bunun sinyalleri çoktan vermişti. Ürün tanıtımı, fiyat yerleştirme ve fotoğrafa link verilmesi gibi kolaylıkların sağlandığı site, sosyal mecralarla E-Ticaretin birleşimine en iyi örnek olarak gösterilebilir.
Benzer bir proje Facebook’tan geldi. Henüz resmi açıklama yapmamış olsa da Facebook’un kendi sitesi üzerinden alışverişi sağlayacak satın alma butonu üzerinde çalıştığı bilinen bir gerçek (Daha fazla bilgi için: Facebook View Tags). Yakın zamanda İsrailli bir ajansın etkinlik sayfasında deneme yapan Facebook, sayfaya ‘Buy Ticket’ butonu yerleştirdi. Takipçilerin nabzını yoklayan bu testten sonra, sitenin sosyal ticarete atılması an meselesi.
facebook_buy_tickets_button_483
Aslında sosyal ticaret yalnızca E-Ticaret sitelerini değil, markaları da ilgilendiriyor. FMOT’nin (First Moment Of Truth) ZMOT’ye (Zero Moment of Truth) dönüştüğü yeni pazarlama sisteminde, markalar yalnızca TV reklamlarıyla varlığını sürdüremez duruma geldiler. Günümüzde sosyal mecralardan beslenmeyen markalar yok olmaya yüz tutuyor.
Pazarlamayla ilgilenen her bireyin bildiği gibi; FMOT’ye (ilk karar anı teorisine) göre tüketici TV, billboard gibi mecralarda gördüğü reklam mesajlarıyla ikna olduktan sonra mağazaya gidip ürünü satın alır, kullandıktan sonra memnun kalmazsa bir daha o ürünü tercih etmezdi. Fakat artık işleyiş değişti. Teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte FMOT teorisi ZMOT’ye dönüştü. Artık tüketiciler ürün reklamıyla karşılaştıktan sonra sosyal mecralarda daha önce ürünü kullanmış olanların yorumlarını okuyor. Eğer yeterince ikna edici yorumlarla karşılaşırsa ürünü almaya karar veriyor, fakat süreç burada bitmiyor. Aynı tüketici satın aldığı ürün beklediği gibi çıkmazsa ilk iş olarak forumlara girip ürünün kalitesizliğinden bahsederek diğer tüketicilerin tercihlerini etkiliyor.
zmot_fmot_smot theory
Teknolojik cihazların yaygınlaşıp internetin hayatımıza bu kadar çok girdiği dönemde FMOT’nin ZMOT’ye dönüşümü pek de şaşırtıcı değil. Önemli olan markaların bu dönüşümün farkına vararak sosyal ticaret kavramına ayak uydurması. Markalar artık online mecralardaki tüketicinin algısını değiştirmeye yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirmek zorunda.
2. Geleneksel Medya – Sosyal Medya Kardeşliği
Mobil cihazların günlük hayata kadar girmesiyle birlikte alışkanlıkların da değiştiği gerçeğini göz önünde bulundurursak, geleneksel medyanın aynı kalamayacağını kabul etmemiz gerekir.
Nielsen’ın yaptığı bir araştırmaya göre mobil cihaz sahiplerinin %85’i televizyon izlerken aynı zamanda telefon veya tablet kullanıyor. Bu da demek oluyor ki mobil cihaz kullanarak TV izleyenler, seyrettikleri programları ve haberleri sosyal mecralarda eleştirip tartışmaya açıyor. Artık izleyiciler sosyal mecralardaki gücünü kullanarak TV programlarına interaktif şekilde katılabilecek, TV showlarına ve dizilerin akışına yön verebilecek ve hatta yayın akışını değiştirebilecek konumdalar. Bu da TV’nin gücünü izleyicilere devrettiği gerçeğini gösteriyor. Dezavantaj gibi görünen bu durumu avantaja çevirmek ise markaların ve kanal sahiplerinin elinde.
ertyu8797mm
Geleneksel medyayı sosyal medyaya entegre eden başarılı bir çalışma olarak ABD yapımı Hawaii Five-O adlı polisiye dizi örnek verilebilir. 2010 yılında başlayan dizi, cinayete kurban giden bir üniversite hocasını konu alıyordu. Üç farklı sonla çekilen dizinin hangi sonla biteceğini ise Twitter kullanıcıları belirledi.
Bir başka örnek ise Mercedes’in 2012 yılında başlattığı bir reklam kampanyası. Marka, 3 bölümden oluşan kampanyasıyla yeni çıkan A-sınıfı aracını tanıtmayı amaçladı. Reklamın kurgusu ise profesyonel bir sürücüyle başarılı bir müzisyenin birlikte atlattığı maceraları konu alıyordu. Televizyonda yayınlanan reklam #YOUDRIVE hashtagiyle izleyicilerden aldığı yorumlara göre sonunu belirledi.
Mercedes Benz

3. Sosyal CRM

Yapılan araştırmalara göre sosyal CRM önümüzdeki 5 yıl boyunca %21 oranında büyüyecek. Öyleyse 2013’ün markalar ve sosyal medya yöneticileri için online CRM dönemi olduğu söylenebilir. En popüler markaların %30’unun Twitter üzerinden müşteri destek hizmeti verdiğini göz önünde bulundurursak, markaların hedef kitlesini daha iyi tanıması ve tüketiciyle güçlü bir iletişim sağlayabilmesi adına sıkça sosyal CRM’e başvurması kaçınılmaz görünüyor.
Markaları sosyal CRM konusunda en çok zorlayacak şey belki de markaların tüketicilerinden almaya çalıştıkları sosyal kanallardaki hesap bilgileri olacak. Kullanılan hesabın doğru tüketiciye ait olduğu bilgisi kritik ve oluşan verinin anlamlandırılabilmesi için en önemli etmenlerden biri olarak markaların karşısına çıkacak. Aile bireylerinin, sevgililerin ve kankaların birbirlerinin sosyal medya hesaplarını kullanarak bir markanın kampanyasına katılabileceği gerçeğini düşünerek markaların temkinli yaklaşmayı unutmamaları gerekiyor. Özellikle Ipad ve Iphone gibi tek kullanıcı düşünülerek tek bir Apple ID üzerinden çalışan cihazlara kampanya geliştiriyorlarsa.
4. Online Video Pazarlama Stratejilerileri Yaygınlaşıyor

En çok ziyaret edilen siteler arasında ilk üçe giren Youtube’un 800 milyon kullanıcısı ve dünyanın 2. en büyük arama motoru olduğunu göz önünde bulundurursak, dünyada video tüketiminin ne denli çılgınlık haline geldiğini kavrayabiliriz. Bu yıl, videolar yalnızca Youtube gibi mecralardan tüketilmek yerine, şirketlerin içerik pazarlama stratejilerinde de eskisinden daha fazla yer alıyor.
Markaların online video pazarlama stratejisi geliştirmeleri için iki önemli sebep var:
a) Online videolar her tür reklam ve kampanya stratejisine uyum sağlayabilirler.
b) Videoların sosyal medyada viral yayılımının kolay oluşu, kampanyanızın markanıza geri dönüşünü hızlandırır.
Online videolar, kolay tüketilmesi ve sosyal medyada büyük etkiler yaratmasıyla son zamanlarda markaların oldukça dikkatini çekiyor. Bu durum Youtube gibi video kanallarının gücüne güç katmaya devam ediyor.
5. SlideShare ve İnfografiklerin Önlenemez Yükselişi

Minimalizmin hakim olduğu çağımızda cümleler de minimalist yaklaşıma göre yeniden düzenleniyor. İnsanlar artık vaktini uzun makaleler okumakla harcamak yerine görsel araçlarla desteklenen kısa yazılara ayırıyor. Bu da gösteriyor ki görselliğin bir hayli önem kazandığı 2013’te, dünyanın en büyük slayt paylaşım ağı SlideShare popülaritesini katlayarak büyümeye devam edecek ve belki Slideshare’a rakip yeni siteler türeyecek.
Sosyal medyanın öneminin farkına varan birçok kuruluşun tercih edeceği infografikler yıl içinde hızla çoğalacak. Sıkıcı iş bilgileri ve istatistiklerini daha eğlenceli ve ilgi çekici hale getiren infografiklerin sosyal mecralarda daha kolay ve ayrıntılı görüntülenmesini sağlayacak yeni düzenlemelere gidilmesi kaçınılmaz görünüyor.
6. İçerik Pazarlama Tırmanışa Geçiyor
2013 içerik pazarlamaya yüksek bütçelerin ayrılmaya başlandığı bir yıl oldu. Yapılan araştırmalar ve uzman görüşlerine göre içerik, online pazarlamanın en önemli silahlarından birini oluşturuyor. 2012’de önemi kavranan içerik pazarlama, 2013 itibariyle tırmanışa geçti. Öyle ki sektörü yakından takip eden reklam ajanslarının bir kısmı içerik için özel ekip bile kurdu.
İçerik pazarlamasına önem vermenin yanında bu alanda çığır açacak bir çalışmaya imza atan Oreo, Oscar gecesiyle eş zamanlı olarak 4 adet tweet yayınladı. Wreck-It-Ralph, James Bond, The Walking Dead ve Argo filmlerine gönderme yapan bu tweetler sosyal medyada çok ses getirdi.
oreo-1
Oreo, daha önce benzer ‘eş zamanlı içerik pazarlama’ çalışmasını Super Bowl için de yapmıştı. Super Bowl gecesinde birden bire kesilen elektrikleri kendi lehine çeviren marka, aşağıdaki görsel içerikli tweeti yayınlayarak sıkça adından söz ettirdi.
Oreo-Super-Bowl-real-time-content-marketing
7. Big Data Sorun Olmaktan Çıkıyor

Big data (büyük veri) üzerine yapılan ciddi çalışmalar sayesinde bu yıl içerisinde veri saklama problemi ortadan kalkacak. Şirketler, artık sosyal mecralardaki hesapları üzerinden kendi verilerini oluşturup kontrol edebilecek seviyeye gelecek. Big datada daha kapsamlı ve analizi kolaylaştıran çözümlerin üretildiği bu yıl, markaların topladığı verileri en iyi şekilde değerlendirmeleri mümkün olacak gibi görünüyor.
8. Lokasyon Bazlı Kampanyalar Çoğalıyor

Foursquare gibi 20 milyonu aşkın kullanıcısı olan lokasyon bazlı bir sosyal mecra varken bunu değerlendirmemek yanlış olurdu. Hele de rakibiniz olan şirketler art arda etkili kampanyalar hazırlıyorsa…
Geçtiğimiz yıllarda yapılan başarılı check-in kampanyaları, düşük maliyetlerle de yüksek sayıda insana ulaşılabileceğini kanıtladı. Tabii ki bu duruma akıllı mobil cihazların yaygınlaşmasının da büyük etkisi oldu. Bu yıl ise markaların geçmiş check-in kampanyalarından ilham alarak çok daha iyi kampanyalar oluşturması bekleniyor.
Geçmiş kampanyalar demişken, Volkswagen’in bu alanda yaptığı başarılı advergame projesi Street Quest’e değinmek yerinde olur. Kampanyanın kurgusu şöyle: Google Street View’ı kullanarak Güney Afrika sokaklarında rastladığınız Volkswagen aracın fotoğrafını çekip Facebook’ta paylaşıyorsunuz. Paylaştığınız fotoğrafla rakiplerinizi geride bıraktığınız takdirde yarışmanın kazananı olarak Street Quest’in canlı gerçekleştirilecek finaline kalıyorsunuz.
Volkswagen bu kampanyayla köklü bir marka olduğunu vurgulamanın yanında; 413.558 aracın pinlenmesini, Facebook beğenilerinin katlanarak artmasını, Youtube’da izlenme sayısının 30.000’i aşmasını sağladı. Ve aslında en önemlisi, Volkswagen bu projesiyle düşük maliyetli bir kampanyanın zekice bir kurguyla nasıl harikalar yaratabileceğini göstermiş oldu.
Volkswagen Steet Quest
http://www.youtube.com/watch?v=AiL_Mw0H-7w&feature=player_embedded
Lokasyon bazlı kampanyalardan başarılı bir başka örnek ise Nike’a ait. Marka, Nike+ API’nı kullanarak hazırladığı ”Gender Race” koşu yarışıyla tüketicilerin datalarına erişip müşteri kitlesini daha iyi tanımayı amaçladı, nitekim başarılı da oldu. Nike bu kampanyasının ardından müşteri kitlesine daha uygun ve rahat tasarımlı ürünler üretmeye başladı.
nike-mvsw_campaigns_hr
Mobil cihazlarda 2013 trendlerini öğrenmek için tıklayın!